İnsan yaşamı ve sağlığı, tüm organ ve dokularda bulunan hücreler sayesinde devam eder. Canlılarda ilk temel ‘kök’ hücre oluşumu ve gelişimi primer dönemde gerçekleşir. Doğum öncesi embriyo döneminde, fetusun organlarının ve tüm yapısının oluşumunda; doğum sonrasında ise yaşamsal hücrelerin kontrolünde rol oynar.

Tek bir hücreden milyonlarca hücrenin oluşmasını sağlayan kök hücre, aynı zamanda kendini yenilemek amacıyla bölünerek çoğalır. İnsan vücudunda, kişinin sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürebilmesi için pek çok farklı göreve sahip hücre tipi bulunur. Kök hücreler ise vücutta tüm doku ve organların yapısını oluşturan ana hücrelerdir. Organizma içerisindeki tüm hücrelere dönüşebilen kök hücreler, vücutta ihtiyaç duyulan her bölgede yer alır. Böylece hastalanan veya hasarlanan tüm doku hasarlarını onarırlar.

Mezenkimal kök hücre adı verilen ve çeşitli hücre tiplerine dönüşebilen özel hücreler, kemik iliği, yağ dokusu ve deri gibi dokularda bulunur. Hasarlı dokuları onarmak ve yeni dokular oluşturmak için kullanılabilirler. Ancak yaş ilerledikçe, vücutta bulunan kök hücre miktarı azalır. Yeni doğan bebeklerin her on bin hücresinden biri kök hücre iken, 50-60 yaşlarındaki bir kişide her bir milyon hücreden yalnızca biri kök hücredir.

Yaşın ilerlemesiyle birlikte azalan kök hücre miktarı, hasarlanan doku ve organların yeterince onarılamamasına neden olur. Yenilenebilen kök hücreler, pek çok hastalığın tedavisinde kullanılabilir.

Yaşlanmak, hücrelerimizin ömür sürelerinin kısalması ve enerjilerinin tükenmesi ile gerçekleşir. Kök hücre nakli veya benzeri uygulamalar, bu süreci değiştirebilir. İnsanlar ve hayvanlar için bu hücresel döngü mekanizması böyle işlerken, deniz canlılarında farklı bir tablo ortaya çıkmaktadır. Dünyada en uzun yaşayan ilk on canlı türünün tamamı denizlerde yaşamaktadır. 250 yıldan 10 bin yıla kadar yaşayabilen türler bulunur. Ölümsüz olarak bilinen tek canlı türü bir deniz anasıdır. Bu canlının ölümsüz olmasının sebebi, sürekli olarak primer kök hücre üretmesidir. Yani sürekli (0) sıfır yaşında kabul edilerek yaşlanmaktan kaçınır.

Bizim ilgilendiğimiz konular ve dikkatimizi çeken hususlar, “kök hücre” yeteneklerinin insan bedeninde oluşturabileceği yeni gelişmeler, sağlıklı ve uzun yaşamdır. Böyle bir sonuca ulaşabilmek için yalnızca kök hücre araştırmalarının dışında, bu süreci tamamlayacak ikinci bir ana faktör de gereklidir.

Dünyada işlevsel olan tüm biyolojik, mekanik, dijital, senkronize ve otonom işleyiş yeteneği olan her yapının bir kontrol paneli ya da merkezi işletimcisi vardır. İnsan bedenindeki kontrol paneli olarak görülen beyin, içerisinde hipotalamus ve hipofiz bezini barındırır. Hipofiz bezi, tüm endokrin sistemin işleyişini kontrol eden orkestra şefidir. Hipofizi kontrol eden, insan bedeninde her şeyi kontrol edebilir ve yaşam süresini etkileyebilir. Çünkü endokrin sistem, tüm organlarımız, hormonlarımız ve salgı bezlerimizin üretiminin ve işleyişinin anahtarıdır.

Kök Hücre ve Bitkiler

Bitkiler, milyonlarca yıldır var olan ve sürdürülebilir varlıklarını devam ettiren önemli canlılardır. Bitkilerin eşeyli ve eşeysiz üreme yetenekleri, kök hücre üretme kapasitesi ile insan ve hayvandan ayrılır.

Eşeyli bitkiler, her yıl kendileri kök hücre üretme yetenekleri sayesinde binlerce yıl yaşayabilirler. Ve yeni primer dönemde embriyo kök hücre üretimi her yıl tekrarlanır. Yine bu dönemde oluşan fitokimyasallar, insan hücrelerine epigenetik geçiş sağlayarak insan bağışıklık (immün) sistemine kök hücre gibi katkılarda bulunurlar.

Eğer insanlar da her yıl kök hücre üretebilseydi, daha uzun yıllar yaşayabilirler, sağlıklı ve genç kalabilirlerdi.

Uzun ve Sağlıklı Yaşamın Sırrı

İnsan ömrünün birkaç yüzyıl olabileceği mümkündür. Uzun yaşamanın sırrı, kısa yaşam sürecindeki faktörlerde ve biyolojik işleyişte gizlidir. 40 yaşlarından itibaren yapılacak bazı iyileştirmeler ve katkılar, kök hücre, hipofiz bezi, endokrin sistem ve interferon etkisiyle mümkün olabilir. Eğer kök hücre üzerinde bitkilerden epigenetik geçiş sağlam temellere oturtulabilir ise hormonların güçlü aktivasyonu sağlanabilir, hipofiz bezi yeteneği korunabilir ise birçok yenilik keşfedilebilir. Sonuç olarak, kadınlarda menopoz dönemi 100 yaşından sonra görülebilir ve erkeklerde ise 150 yaşında hala canlı ve aktif sperm üretimi gerçekleşebilir.

Hiçbir düşünce hayal ürünü olarak değerlendirilmemelidir. Bilimsel bakış açısı, her şeyin mümkün olabileceği tezini destekler.

İmmunat Bitkisel İlaç AŞ

ADNAN AKAR